deneme bonusu van escort dini sohbetler sohbet islami sohbet muzik indir medyum en iyi bahis siteleri

DEMOKRAT PARTİ 1946'DAN GELECEĞE...

Kıymetli Demokratlar, bugünü demokrasi adına bir bayram bilmiş çeşitli görüşlerden, Sivil Toplum Örgütleri, Siyasi Partiler, iş ve meslek örgütlerinin değerli temsilcileri, Aziz konuklar;
 Tarih: 07-01-2022 15:58:24   Güncelleme: 07-01-2022 16:03:24
DEMOKRAT PARTİ 1946'DAN GELECEĞE...

Hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Türk siyasetinin onurlu neferlerini yetiştiren okuluna, yuvasına hoş geldiniz,

Derdi millet, derdi memleket olan bu kutlu hareketin ahengine, renklerin ihtişamına, hürriyetçi fikrin membana hoş geldiniz.

Bayar’ın, Menderes’in, Zorlu’nun, Polatkan’ın, Demirel’in, Özal’ın fikirdaşları ve demokrasiyi, adaleti bir milletin kalkınması, refahı, huzuru, mutluluğu için yegane ülkü kabul eden, evla bir ideal bilen değerli dostlar hoş geldiniz.

Bizler için, elbette Türkiye için bu çok önemli günün yıldönümünde, “doğruluğu ispat edilmiş” bu hareketin heyecanına, 76 yıl öncekiyle aynı mesabede sevincine ortak olduğunuz için müteşekkiriz.

Sözlerimin başında Kurucu Genel Başkanımız, 3. Cumhurbaşkanımız, Kurtuluş Savaşı’nın “Galip Hoca”sı Celal Bayar’ı, demokrat davanın, demokrasinin ilk şehitleri Başbakanımız ali Adnan Menderes ve bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı, bu hizmet kervanının izinde bir ömür geçirmiş 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ı ve 9. Cumhurbaşkanımız, genel başkanımız Süleyman Demirel’i rahmetle ve minnetle anıyorum.

Ayrıca yakın zamanda ölüm yıldönümlerini idrak etmemiz sebebiyle bir kez daha unutulmaz hizmetleri ile Milli Eğitim Bakanımız Tevfik İleri’yi, kaderini Adana ile tevhid etmiş, Adana’nın kurtuluş gününde ebediyete intikal etmiş Seyhan mebusumuz, “bayrak şairimiz” Arif Nihat Asya’yı da rahmetle anıyorum.

 

 

Kıymetli Konuklar;

Aziz Nesin’in “Hangi Parti Kazanacak” kitabında şöyle bir ifade var; Demokrasi dimek, halkın dediğini dinlemektir.

1946 yılında bu hareketin meydana gelmesinde temel unsur da iktidara “halkın dediğini” dinle telkininin hayat bulmamasıdır.

Dörtlü Takrirle başlayan “demokrasi talebi” karşılık bulmadığı anda partileşme hareketi başlamış, “iktidar eğer halkın dediğini dinlemiyorsa biz dinlemeliyiz” diyen demokrasi taraftarları partileşme sürecini başlatmıştır.

Sadece bu açıdan, yani halkın dediği, milletin talebi bir tarafta dururken bir zümrenin, bir tek kişinin dediğinin gerçekleşiyor olması durumu dahi ne tanıdık.

76 yıl önce Demokrat Parti’nin kuruluşuna vesile sebepleri, yalnız Hürriyetçi Demokratlar için değil Türk Siyasi tarihi için de abide olmuş şahsiyetlerin gayretlerini tek tek saymaya, o günü hatırlatmaya lüzum görmüyorum.

Ancak özü itibariyle, bu hareketin meydana gelmesinde temel gayeyi de hatırlatmak istiyorum;

Bir siyasi partinin kadrolarının devlet riyaseti haline geldiği, parti devleti diye tanımlayacağımız, demokrasinin ve adaletin olmadığı bir iklim.

Ancak bugüne baktığımızda nasıl daha fazla bir ihtiyacın hasıl olduğunu görüyoruz.

Kendilerini milat bilen, kendilerinden önce bu ülkede hiçbir hizmetin yapılmadığını iddia eden AKP’nin 200 yıllık demokratik gayretleri nasıl baltaladığı, 76 yıl önceki gibi “halkın dediğine” nasıl kulak tıkadığı ortada.

Tarihi reddiyelerle dolu bir siyasi teşekkülün 20 yılda neleri elimizden aldığı, neleri adeta gasp ettiği, neleri iç ettiği, neleri ayaklar altına aldığı, neleri zimmetine geçirdiği ortada.

Demokrat Parti milletin, insanoğlunun en eski, en baki, en kadim emelini, eşitlik, adalet emelini ve nihayetinde demokrasi talebini duyurmak, kurumsal bir manada savunmak ve milleti bu emeline kavuşturmak için kuruldu.

Bu siyasal çizgi en yüce değeri milletin ikbali bildi.

Milletin istikbali için “cumhuriyet” diyen Aziz Atatürk’ün bıraktığı yerden bayrağı devralarak siyasi bir atılıma imza attı.

Türkiye’yi demokrasi ile kavuşturdu.

Kendi fikrini milletin fikrine ve rızasına yeğ görenlerin hep hedefindeydi.

Zindanlar, dar ağaçları, zulümler, yasaklar…

Milletin tamamını mahkum edemeyenler, darağacına gönderemeyenler, milleti ve milletin taleplerini temsil edenleri cezalandırdı.

Demokrat Parti, Millet dedi.

Demokrat Parti Milletti.

Demokrat Parti Hürriyetti.

Hürriyete düşman olanlarında da, adalete karşı olanların da, demokrasiyi “illet” bilenlerinde derdi Demokratlarla oldu.

Darbelerin anası, habis bir ruhun yansıması, örgütlü bir kötülüğün tezahürü olan 27 Mayıs’ta ilk demokrat kadrolar, Demokrasinin ilk şehitleri Menderes, Polatkan ve Zorlu; akabinde, 1980’de 27 Mayıs’taki adaletsizliğe “adalet” talebi ile karşılık veren ve milletin teveccühüne 20 yıla yakın süre erişen Demirel, nitekim demokrasiye, millete hizmete gönül verenler her daim hedef oldu.

Biz demokratların, hürriyetçi demokratların hürriyetini araç ederek milleti cezalandırmayı adet bildiler.

Ne diyor Atilla İlhan;

“Ne çıkar yeter ki hürriyet yaşasın Hürriyet yaşadıkça bahtiyarız…”

Biz artık bahtiyar değiliz, zira milletimiz değil!

Nasıl olsun ki?

Sadece şu bir haftada yaşananlara bakın; kendi sefahatleri için milletin sefaletine sebep olanlar varken nasıl mutlu oluruz?

Kendi ikballeri için iş görenlerin, yargılanma korkuları nedeniyle adaleti bir garabete çevirenlerin varlığında, milletin varını yok eden, kendi yanını yandaşını tok eden, vatandaşa nefes almayı dahi zor eden bir iktidarın varlığında nasıl bahtiyar oluruz?

Dün de milletimiz bahtiyar olmadıkça biz bahtiyar olmayız diyorduk, bugün de…

Onun için yine, yeniden ve defaatle demokrasi diyoruz, adalet diyoruz, hürriyet diyoruz.

 

 

Değerli Konuklar;

Büyük düşünür Nurettin Topçu 1961 yılında “Ahlak Nizamı” eserinde şöyle diyor;

“Bizimkiler, Cehennem'i tasvir ile ömürlerini geçirdiler ve ahiretin başlangıcı olan şu dünya hayatındaki Cehennem'in kurucuları oldular. Bir cemiyette, henüz sokaktaki insanlara bile, otomobilde gidenlerinkine eşit bir huzur verilmemiş ve vergileri, zenginin malının ihtiyacının dışında kalan fazlasından alınırken, fakirlerin ve müstahsillerin en zaruri ihtiyaçlarından koparılıp alınırsa, o cemiyette istenildiği kadar demokrasi çıngırakları çalınırsa çalınsın, zulüm var, işkence var demektir. Eşitlik ideal olmazsa vicdanları şaşırtır; heder olan merhamet, yerini kin ile zulme bırakır. Eşitlik merhamet davasıdır.”

Bu iktidar, lafa gelince hak-helal denklemi üzerinden dünyevi bir izahatta bulunan, cehennemi tasvir ile ömürlerini geçiren, bir cennet ideali üzerine iş gören bu iktidar cehennemin kurucusu oldu.

Bunlar o cehennemin zebanisi!

Milleti canlı canlı ateşe attılar.

Son olarak zamlarla, öncesinde şüphesiz ileride bir gün araştırılacak biçimde 20 Aralık’ta yaptıkları kur oyunu ile yaktılar memleketi.

20 yıldır yakıyorlar!

Gençlerimizi, hayalleri, umutları yaktılar.

Gariban vatandaşı, kendilerinden olmayanı, muhalefet edeni ateşe attılar.

Merhameti yok bunların.

Tek bildikleri şan şatafat sefahat.

Suçlarını da öyle iyi biliyorlar ki.

Biliyorlar ve yargılanacakları günün geleceğinden öyle korkuyorlar ki, onun için hırçınlaşıyorlar, daha da saldırganlaşıyorlar.

O “g günü”nün gelmesini akıllarınca erteliyorlar. Ömürlerinin vefa etmeyeceğini düşünüyorlar.

Tasarruf etmekten korktuğunuz itibarınızdan edeceğiz sizi!

Hiç umutlanmayın, nasıl söyleyecek sözünüz kalmadıysa zamanınız da kalmadı gidiyorsunuz.

Bir şey söyleyeyim “Vicdan hatırladıkça, hiçbir suç unutulmaz.”

Unutmayacağız. Unutturmayacağız.

Gevrek gevrek, pişkin pişkin gülerek fakir fukaranın 20 Aralık’ta nasıl soyulduğunu televizyonda anlatan majestelerinin bakanlarını,

Milletin dişinden tırnağından arttırdığını, ihtiyat akçesini yok eden majestelerinin sistemini,

128 Milyar doları buharlaştıran majestelerinin yönetimini,

Kilo ile almak yerine gramla et alsın diyen, milletin aklı ile alay eden majestelerinin vekillerini,

Zamları minik minik olarak niteleyen majestelerinin fikirsizlerini,

Uçaklarda koltuk kapmak uğruna vatandaşın isyanına kulak tıkayan majestelerinin kalemşörlerini,

Milletin cebinden zengin ettiğiniz majestelerinin müteahhitlerini,

Zamlara düzenleme diyen majestelerinin gazetelerini,

Devlet kaynakları ile satın aldırdığınız ve propaganda aracı haline gelen majestelerinin tvlerini,

Adalet dağıtmak için görevlendirilen ancak adaleti darmadağın eden majestelerinin hakimlerini,

Milletin dini ile, kelamı kadim ile dalga geçen, milyarlarca dolar rüşvet alıp yurtdışında güvenliği tesis edilen majestelerinin büyükelçilerini,

Mülakat sistemi ile devlette kadrolaşmanıza aracılık eden majestelerinin bürokratlarını,

Üniversiteleri bilim yuvası olmaktan çıkarıp, yükşeköğretim şubeniz haline getiren majestelerinin rektörlerini

Siyasetinizi finanse etmek için rant vurgunu yapan majestelerinin belediye başkanlarını,

Sizi memnun etmek için veri hazırlayan majestelerinin TÜİK’ini,

Merkez Bankasını boşaltmanıza ses etmeyen majestelerinin başkanlarını,

Unutturmayacağız!

Ama daha önemlisi bir tek alyansla gelip millete ekmek parası için alyanslarını sattıran majestelerini, reisinizi unutmayacak, unutturmayacağız.

Hesabını vereceksiniz!

 

Kıymetli Misafirler;

Demokrat Parti’nin davası bir merhamet davasıdır.

Kendilerine bu dünyada bir cennet yaratan, millete cehennemi yaşatan merhametsiz, sevgisiz, acımasız bir anlayışa karşı 20 yıldır, 76 yıldır, 2 asırdır durduğumuz yerdeyiz.

İçimiz acıyor; yaşamanın imkansız olduğu yerde konuşmak da zor.

Şirketlerimiz iflas ediyor, insanlarımız intihar ediyor ama bu vicdansızlar hala iftihar etmekte!

Ya hu, TÜİK bile son 20 yılda rekor düzeyde bir enflasyon rakamı açıkladı, beyefendi dış ticaret rakamları ile övünüyor.

Bir yılda sadece dolar neredeyse %100 artmış, bulunduğu yer için “dengeledik” diyorlar.

Dört nala felakete gidiyoruz.

Haberiniz yok belki ama vatandaş sahiden aç. Devlet kurumlarını şubesi haline getirdiğiniz partinizin il ilçe örgütlerinde duyamazsınız, zira kamuya girişte o il ya da ilçelere kayıtlı olmayı kaide haline getirdiniz. Sizden olana dert de yok, açlık da sanki.

 

Çıkın parti binalarınızdan, çıkarın kafanızı kumdan.

 

Millet aç. Kendinizden önceki dönemleri kuyruklarla izah etmeye kalkıyorsunuz. Hatta "Z kuşağı bilmez" diyerek kuyrukları anlatıyorsunuz. Lakin öğrettiniz.

 

Ne çekti bu kuşak sizden. 

Beceriksizliğinizle ekonomik kriz de gördü, darbe de.

 

Ve nihayetinde evindeki buzdolabı ile zenginliğini izah eden bir iktidarın ekonomi bilimine aykırı yönetimi sayesinde kuyruk da gördü, açlık da.

 

Varsa cesaretiniz çıkın sokaklara, gezin vatandaşın arasında. Gerçi "tebdil-i kıyafet" gezenleriniz varmış. Nedenini anlamak zor değil; korkuyorsunuz.

 

Kendiniz de farkındasınız, öyle bir hale getirdiniz ki memleketi, bir kişinin ve ailesinin ve dolayısıyla kendi eş eşrafınızın, ticari hayatınızın güvenliği için milleti açlığa mahkum ettiniz.

 

Beyler; ekonomide ilk ders kıtlıktır. Buna göre, insan ihtiyaçlarını karşılamakta kullanılan her şey kıttır. Siyasetteki ilk ders ise, ekonomideki ilk dersin dikkate alınmamasıdır.

 

Sizler siyaset 101'de geçer not alırsınız ancak ekonomide sınıfta kaldınız. 

 

"Eğer para yönetiminde iyi değilseniz, dünyadaki bütün para elinize geçse, size yaramaz."

 

Bunu da ispat ediyorsunuz.

 

Meselenin para olduğunu zannediyorsunuz. Para değil; mesele sizsiniz.

 

Ne kadar paraya sahip olursanız olun bu zihniyetle başarıya ulaşmak imkanınız yok.

 

Şu an yaptığınız batışı ertelemek, gidişinizi ertelemek için...

 

Memleketin itibarı kalmadı. Bakınız "kağıt paraların karşılığı yalnızca devletin itibarıdır."

 

Geçtiğimiz günlerde usta sanatçı Şener Şen'den bahisle bir örnek vermiştim. banker bilo filmini hatırlar mısınız?

 

Filmde Maho Ağa Almanya'ya götüreceğim diye Bilo'nun parasını alıyordu. Sonra da İstanbul'a götürüp bıraktı. Siz de Avrupa'ya götüreceğiz diye oyunu aldınız milletin, getirdiğiniz yer Çin. Film boyunca Maho Ağa yalan söyledi durdu, Bilo'nun saflığını istismar etti. "Sor hele neden" diyordu, her defasında para hırsına Bilo'yu kurban etti. Sizin gibi; siz de iktidar hırsınız için milleti kurban ettiniz. Hırslarınız için kâh yanıldınız, kâh aldandınız nihayetinde de milleti aldattınız.

 

Filmin sonu malum, Maho Ağa koltuğundan oldu. Bilo'nun gözü açıldı.

 

Millet'i artık saf yerine koymayın. Doyun artık. Yeter!

 

AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş "Devletin verdiği Türk Lirası'nı dövize yatırmak ahlaksızlıktır." demişti.

 

Peki Sn Kurtulmuş, sorarım size; vatandaştan köprü, otoyol ve şehir hastanelerinde Türk Lirası tahsil edip, yandaş şirketlere dövizle garanti vermek nedir?

 

Vatandaştan Türk Lirası olarak vergi toplayıp 148,3 Milyar $,

iç ve dış borç yapan iktidara ne denir?

 

Devletin verdiği Türk Lirası'nı dövize yatırmak ahlaksızlıksa, vatandaşın devlete verdiği Türk Lirası'nı yandaşa yatırmak nedir?

 

Ülkeyi tarımdan sanayiye ithalata bağımlı hale siz getirdiniz.

19 yıl ülkenin kaynaklarını adeta yağmalayacaksınız, zamanı kötü yönetip tüketeceksiniz, ne üretim istikrarını ne fiyat istikrarını sağlayamayacaksınız şimdi de dönüp vatandaşı ahlaksızlıkla suçlayacaksınız?

 

Kötü ve keyfi yönetiminiz dolayısıyla enflasyon yalancı TÜİK % 36,8 dese de fiilen çıkmış % 89’lara!

 

Zam Tsunamisi altında millet inim inim inliyor!

 

Enflasyon yoluyla sofrasından ekmeği çalınıyor, emeklerinin ve birikimlerinin üzerinden silindirle geçiliyor!

 

Kendi kabahatinizi, başarısızlığınızı utanmadan sıkılmadan millete yüklemeye çalışıyorsunuz; 

çaresizlik içinde birikimini korumak isteyen dövize yatıran kimi vatandaşlarımızı ahlaksız diye itham ediyorsunuz!

 

Dahası bakın TBMM’de 20 Aralık’ta servetin daha fazla yer değiştirmesine sebep operasyon ile ilgili araştırma önergesi verildi, araştıralım dendi, İttifakınız hayır dedi!

 

 

Peki sorarım size; partinize mensup kimselerin, iş adamlarının, bürokratların, memurların bir ay önce 10 TL’den aldıkları dolarları 20 Aralık’ta vahiy inmiş gibi 18 liralardan satmasına ne demeli?

 

Bunu çıkıp vatandaş arasında sormak lazım, zira en güzel, en veciz cevabı onlar verir. Benim söylemem yakışık almaz ama sizin laflarınızla izah edeyim;

 

Esas Sizin yaptığınız,

ahlaksızlığın DANİSKASI!

 

Şimdi yeni bir sistem icat ettiniz; Dövize endeksli mevduat.

 

Onu zarla, zorla uygulamaya çalışıyorsunuz.

 

BDDK aracılığı ile bankalara talimat vermiş beyler. Diyorlar ki, döviz tevdiat sahiplerini yönlendirin, dolar düşecek deyin, döviz satsınlar. Her şube için bir limit koymuş beyler, limiti tutturana ödül, tutturamayana ceza var.

 

Zabıta ile fiyatları dengelemeye çalışan iktidar, sopa ile dövizi dengelemeye çalışıyor.

Herkes terk ediyor bunları; akılları bile.

 

Aziz Konuklar;

Bir düşünür “Zenginler yoksulları dikkate almadan yönettiği zaman oligarşi, iktidar muhtaçların elinde olduğu ve muhtaçlar zenginlerin çıkarlarını umursamadıkları zaman demokrasi olur.” diyor.

Bu beyler artık zenginler!

Geçmişte fukara oldukları dönemin hırsını, hıncını milletten, milletin kaynaklarını kendilerine, yakınlarına devrederek alıyorlar.

Öyle bir öfke ki, karınları doysa da gözleri doymuyor.

Orhan Veli diyor ya; “handan, hamamdan vazgeçtik, gün ışığından hissemize kalana razıydık”

Millet de vazgeçti handan hamamdan.

Gün yüzü görmüyor millet.

Artık çalışanın, memurun emekli olup ikramiyesi ile ev almak, rahata kavuşmak hedefi kalmadı.

Emekli olmak hayal oldu.

Herkes için artık rahat nefes almak hayal; AKP’liler dışında.

Onlar rahat nefes alıyorlar, milletin zamdan, enflasyondan, korkudan nefesini kesiyorlar.

Bundan aylar önce Ankara’da bir billboardda il başkanlığı partilerine yeni kazandırdıkları yüz binin üzerinde yeni üyeyi reklam etti.

Öyle bir sistem kurdular ki, AKP’ye üye olmayan iş bulamıyor, aş bulamıyor.

Bunlara kalan FETÖ mirası sadece hukuksuzluk icat etmek değil, kendilerine mensup olana iş alanı açmak, kadrolaşmak.

Bakın geçtiğimiz hafta KPSS’den derece ile başarı gösterenleri nasıl elediklerine tanık olduk.

Her alanda haksızlık, hukuksuzluk.

AKP’de ise tarihe geçecek bir utanmazlık!

Bakın AKP MKYK Üyesi Mücahit Birinci: "Zam geldiği gibi gider. Anlık tepkiye lüzum yok" bir diğer MKYK Üyesi Şamil Tayyar ise  "Yurttaşlar giderleri azaltamıyorlarsa gelirleri artırsın" diyor.

Nasıl arttıracak gelirlerini?

Demek bir usul biliyorsunuz.

Nasıl bilmezsiniz?

Elbette biliyorsunuz. Eee, “Harun gibi gelip Karun olmayı” siz icat ettiniz.

1994’den beridir imar rantı ile siyasetinizi finanse etmenizi sağlayan belediyelerinizi kaybetmeye başlayınca “döviz rantı” ile bir gecede sermaye transfer ettiniz!

Ne yapsın mesela vatandaş?

Sizler gibi 3 liralık işi 13 liraya mı yapsın?

Ama çok şükür ki, 17 sene belediyeleri, vatandaşa hizmet kapısı olmak yerine iktidara rant kapısı olan belediyeleri, 2019 yerel seçimlerinde adil olmayan şartlara rağmen onurlu bir biçimde yarışarak kazanılmış, Türkiye’nin, milletin üzerine örtülen örtünün kaldırılmasının yolunu açmış belediyelerimiz milletimizin giderlerini azaltmak, sofrasında azığını çoğaltmak, azını çok etmek için çalışıyorlar.

Bu vesile ile de, başta aramızda bulunan Başkentimiz Ankara’nın Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş olmak üzere İstanbul’a, Antalya’ya, Mersin’e,  Adana’ya da milletimiz adına, partimiz adına, bu “merhamet hareketi” adına teşekkür ediyorum.

 

Kıymetli Dostlar;

Akp, 19 yıllık iktidarında adil bir vergi düzeni kurmadı; şimdi haksız dolaylı vergi artışlarıyla, 19 yıllık top yekün yanlış politikalarının ortaya çıkardığı maliyeti, açığı tekrar vatandaşlara yükleme telaşında!

Eee, kasa boşaldı tabi. Yediler beyler, Agop’un Kazı gibi yediler.

Ama bilsinler, bu milletin alın terini iç edenler, rızkını yiyenler iflah olmaz, iflah etmeyiz, iflahını keseriz.

Kıymetli Katılımcılar;

Hem AKP Genel Başkanı hem de Cumhurbaşkanı olan Erdoğan geçtiğimiz gün şöyle bir şey söyledi;

“Her kriz beraberinde birçok fırsatı da getirir. Türkiye ilk defa krizlerin altında ezilen değil krizleri yöneten, hatta fırsata çeviren bir ülke konumuna gelmiştir.”

Nedense bu ülkede 19 yıldır her krizi fırsata çeviren bir tek AKP’dir.

Kah siyasi krizler, kah ekonomik krizler.

Yıllarca kendi yanlışları ve kendi ikballeri için ortaklık ettikleri, “devleti ele geçireceğiz” mantığı ile birlikte yol yürüdükleri Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe teşebbüsünü tüm muhalefeti susturmak adına bir fırsat bilen AKP, beceriksizlikleri üzerine dövizin, enflasyonun artması ile ortaya çıkan ekonomik krizi de bir gece de kendi adına fırsata çevirdi.

Beyler milletle alay ediyor.

Şimdi bir de çıkmış millete ekonomide olduğu gibi sopa gösteriyor.

Demiş ki; “Utanmadan sıkılmadan sokaklara döküleceklermiş, meydanlara döküleceklermiş. Siz 15 Temmuz'u görmediniz mi? Nereye dökülürseniz dökülün, 15 Temmuz'da sokağa dökülenlere bu millet nasıl dersini verdiyse, siz de dökülün siz de aynı dersi alırsınız.”

İki şeyi söylemek lazım kendisine;

İlki 15 Temmuz’da ortaya dökülen sizin kirli ilişkileriniz, kendi ikbaliniz için, devletle hesaplaşmak için idari gücü siyasal güçle nasıl trampa ettiğinizdi.

Yıllar boyu birlikte yol yürüdüğünüz bir terör örgütünün ne gibi bir güce eriştiği, yani pisliğiniz döküldü ortaya.

Sokaklarda ise millet vardı.

Millet ülkesine sahip çıktı.

Sizin FETÖ’ye teslim ettiğiniz gücü, yıllarca nasiplendiğiniz için ses etmediğiniz bu hainlerin elinden millet aldı.

İkinci olarak bilsin ki, vatandaş temel bir anayasal hak olarak sokağa da çıkabilir. Kimsenin sokağa çıkın diye bir çağrısı yok ama sokağa da çıkar insanlarımız. Anayasaca teminat altına alınmış temel hak ve hürriyetlerini kullanmak için birilerinden izin alacak değiller.

Düşünmek kendi iktidarlarında öyle bir suç haline geldi ki kendileri bile düşünemiyorlar.

AKP içinde hürriyet olmayan bir demokrasi ortaya çıkardı; daha doğru bir ifade ile kendileri dışındaki herkes için…

 

Aziz Dava Arkadaşlarım;

Bizler 1946’daki ruh ve heyecanla bir aradayız.

Aynı kararlılığa sahibiz.

Aynı gayret, aynı gaye, aynı doğru yol üzerindeyiz.

Malumunuz olduğu üzere bu demokrasi hareketinin dibacesi 7 Ocak 1947’de, partimizin birinci büyük kongresinde alınan kararlar, yani Hürriyet Misakı’dır.

Çoğumuzun ezberindedir Hürriyet Misakı. Ne talep ediyordu hürriyet aşıkları;

“1-Vatandaş hak ve hürriyetlerini haleldar mahiyette olan ve Anayasamızın metnine veya ruhuna uymayan kanun hükümlerinin kaldırılması,

2- Vatandaşın reyinin emniyet ve masuniyetini sağlamak ve milli hakimiyet prensibini teminat altına almak maksatlarıyla seçim kanununda değişiklikler yapılması,

3- Devlet Reisliği ile fiili Parti Reisliğin bir zat uhdesinde birleşmemesi esasının kabulü”

Bizler de buradan hareketle 1 Aralık 2019 tarihinde gerçekleştirdiğimiz Temsilciler Meclisi Toplantımızda, hürriyet misakına atıfla bir demokrasi misakı beyan ve ilan etmiştik.

Türkiye’nin demokratikleşmesi, bu garabet sistemin en azından sorun üreten yapısının tamir ve tadili için bir dizi “şart” ilan etmiştik.

Buradan bir kez daha duyurmak istiyorum.

  1. Devlet Başkanlığı ile Parti Başkanlığı birbirinden ayrılmalıdır
  2. HSK’nın yapısı değiştirilmelidir
  3. Bütçe Hakkı” Meclise, yani millete iade edilmelidir.
  4. Siyasi Partiler Kanunu en hızlı şekilde değiştirilmelidir
  5. TRT, Anadolu Ajansı, Basın Yayın İlan Kurumu ve RTÜK özerkleştirilmelidir. Yönetimleri, TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler tarafından eşit bir şekilde belirlenmelidir.

 

Bizler için “milletin sözü” talebi niteliğinde olan ve acil yapılması gereken, sorun üreten bu sistemin karşısında milletin hakkını hukukunu koruyacak bu değişiklikler hızlı bir şekilde yapılmalıdır.

1946 yılında çok partili hayata geçiş için en önemli merhaleyi CHP ile birlikte büyük bir mutabakat ile aşmıştık. Türk Siyasi hayatının önündeki tıkanıklığın aşılmasında 76 yıl önce aynı kararlılığa sahip CHP ve İyi Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi ile yeniden bir mutabakatla herkesin hukukundan emin olduğu, korkusuzca yaşama hürriyetinin karşılık bulduğu bir Türkiye’yi, eşit fırsatlar yaratan ve refah dağıtan bir Türkiye’yi kurmak konusunda, çoğulcu demokrasiye geçmek konusunda kararlıyız.

Aynı kaygılara ve milletimiz için ortak taleplere sahibiz.

Demokrasi, adalet ve laikliği Türk Milleti’nin güvenlik şemsiyesi olarak görüyoruz.

İnadına kendi istediklerini bu millete dikte etmeye kalkanlara karşın inadına milletin dediği, halkın dediği diyoruz.

İnadına huzur, inadına, refah, inadına adalet, inadına demokrasi diyoruz.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden en önemli miras, muasır medeniyetle ilişkimiz ve iddiamızdır.

Bizim iddiamız, üretimi bir kademe artırmak, sofradaki bir ekmeği iki yapmaktan çok öte bir iddiadır. Bizim iddiamız, muhteşem mazimizin bir fırsat hatta bir kader olarak önümüze koyduğu parlak geleceği kurmak, tüm insanlığı adalet ve özgürlük temelinde kucaklayacak hak uygarlığının öznesi olmaktır.

Türkiye küçük düşünemez.

Türkiye dar elbiselere sığmaz.

Türkiye, küçük sorunlarla meşgul olarak sürekli kendi içine çevrili bir dikkatin içinde tutulamaz.

Türkiye büyük hedeflerin ülkesidir.

Türkiye tüm insanlık için çok temel ve asli bir rol oynamaya yazgılıdır.

Türkiye’nin hedefi yeni bir uygarlığın anavatanı olmaktır.

Türkiye’nin bunu gerçekleştirecek gücü, potansiyeli, heyecanı, iddiası, inancı, imanı vardır.

Bu ülke, seksen dört milyon nüfusu temel direği gibi onun varlığına çakılı muhteşem bir halka sahiptir.

Bu ülke, çalışkanlıkta, zekâda, başarı azminde, kararlılıkta ve cesarette hayatın her alanında kendini ispat etmiş bir halka sahiptir

İşte bu bilinçle, bu inançla Adalet Partisi Milletvekilimiz Osman Yüksek Serdengeçti’nin sözleri ile seslenmek istiyorum;

Bir sada duymak için sahralara düşeyim. 
Helal olsun bu yolda,varım yoğum herşeyim! .. 

Volkan gibi lav atmış, ne susmuş ne sönmüşüm. 
Ben bu iman uğruna çılgınlara dönmüşüm. 

Bir deha bekliyoruz, gençliğe mihrap olsun, 
Ruhları tutuşturan bir ateş mihrak olsun. 

Sinesinde birleşsin sağa sola sapanlar, 
Kahrolsun Hak dururken zorbalara tapanlar

 

Bu Millet sizin fahiş zamlarınız altında ezilirken, enflasyon altında inim inim inlerken, anneler babalar çocuklarının istediklerini yapamadıkları için, bu ayazda tabanı delik botlarla okula gönderdikleri için, ertesi gün sofraya koyacak bir ekmeği nasıl alacaklarını düşündükleri için, doğalgaz alamadığı için battaniye altında titreyerek ders çalışan çocuklarını gördükleri için kahrolurken, bizler bu manzaraya bakıp her gün kahrederken siz de kahrolacaksınız.

İşte bugün and olsun, vallahi de billahi de sizin bu bozuk, harami düzeninizi değiştirmeye yemin ediyoruz.

Milletin acısının hesabını sizden sormaya yemin ediyoruz.

Ahdediyoruz.

Geldiğiniz gibi gideceksiniz.

Geldiğiniz gibi; seçimle ve geldiğinizde parmağınızda var olan tek bir alyansla gideceksiniz.

Bu milletten aldıklarınızı geri vereceksiniz.

Önce bu milletin servetini, sonra adaleti, demokrasiyi ve huzuru.

Öyleyse kalkın demokratlar;

Kaldırın başınızı göklere, bu ülkede umut var

Kalkın demokratlar;

Bizde azim var kararlılık var,

Kaldırın imanınızla, kaldırın heyecanınızla, bir kez daha kaldırın bu ülkeyi ayağa,

Kaldırın yasakları, kaldırın yolsuzlukları, kaldırın yoksulluğu,

Burada Bayar var, Menderes var, Özal var, Demirel var.

Bu ülkeden hala ve daim Demokrat Parti var.

 

Bu duygularla, bu inançla, bu kararlılıkla bizlere yarenlik eden, bu yolda, bu doğru yolda bizlere eşlik eden, dedesi, nenesi, anası, babası nasıl bildiyse Demokrat Parti’yi, demirkıratı umut bilen aziz milletimize teşekkür ediyor, bizlere kutlamaya matuf bir günü, demokrasi ve adalet gibi yüce değerleri miras bırakan abide şahsiyetlerimizi, Bayar’ı, Menderes’i, Özal’ı, Demirel’i, Cumhuriyeti ve ideallerini bizlere kılavuz eden Aziz Atatürk’ü rahmet ve saygıyla anıyorum.

Hepinizi saygıyla, hürmetle, selamlıyorum.

Var olun.

  HABER GALERİ
  Bu haber 419 defa okunmuştur.
  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER SİYASET Haberleri
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI